Bugün yapılan 'Avukatlıkta 25. Yıl Töreni' 3 şeyi anlamama yol açtı: (1) 25 yıl önce uzun favori moda zannediyormuşum; (2) 25 senede başıma ne geldiyse saçıma sakalıma aklar düştüğü gibi saçım da kıvrılmış; (3) o gün haşin bakmaya çalışmışım, olmamış, bugün haşinle hiç işim yok.

25 yıl önce - 25 yıl sonra

Güzel bir sabah. Benim gibi 25 yıldır İstanbul Barosu mensubu olarak avukatlık yapan meslektaşlarımla, baromuzdan plaketlerimizi alacağız.

Yüksek fiyatlar sebebiyle işletmelerin vatandaş tarafından boykot edilmesi fikrine dair değerlendirmelerimdir:

Hayat pahalılığı alıp başını giderken memleketin iktisadiyat hayatını yönetemeyenleri bundan sorumlu tutmak yerine işletmeleri düşmanlaştırmak abes. Diyeceklerimin ana

Mehmet Şimşek'in 'locals (yerel insanlar)' tabiri, 'bir politikadan etkilenenler' anlamında ve ülke gözetmeksizin sıklıkla kullanılır. O da o anda Türkiye dışında. Objektif değerlendirme iletiyor. O yüzden, 'benim memleketlim' demeyivermiş. Buna gelene kadar ne sorunlarımız var.

Sizlerle elbirliğiyle çocuk yetiştirdiğimiz bir an yaşadık. Ilginç bir tecrübeydi. Hepinizle paylaşmak isterim:

11 yaşındaki oğlum Mehmet geçenlerde bir yaşıtının kendisi hakkında söylediği ve doğru olmadığını düşündüğü bir cümleden mutsuz olmuş. Bana geldi. Yalan diyor. O

Bugün evdeyim. Birbiri ardına sıralanmış kanallardan gelişigüzel 6 tanesini 55 saniyede ziyaret ettim. Bu 55 saniyenin sonunda, aynı insan değilim.

Sayın Abdulkadir Selvi, 'siyasi iklim değişmeli' başlığı altında 'hukuku amaçlara ve stratejilere kurban ettik, stratejimiz de yanlış' demiş olmuş. Hukuksuzca hapiste tutulanın durumunu 'hukuk bunu emrediyormuş demek' numarasıyla normalleştirme zahmetine de girilmez olmuş artık.

Kuvayi Milliye, vatanı savunma ve koruma görevinin doğrudan doğruya milletin kendisine yönelmiş olmasıdır. Hamas, bu değildir. Bu mukayese, yanlıştır.

Bundan tam bir saat önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan 'biz bitti demeden bitmez' dedi ve bu söylemini X üzerinden de kitlelere duyurdu. Buna dair değerlendirmem şudur:

Demokratik bir rejimde son seçimde ağır bir yara ve mesaj almış bir siyasetçi 'biz bitti demeden bitmez' diyorsa,

Dün gece Cem Yılmaz'ın Zorlu'daki yeni gösterisine gittim. Daha önce 1995'te, yani bundan 29 sene evvel, gitmiştim.

Arada hiçbir gösterisine gidemedim ve televizyonda izleme fırsatım da olmadı. Fakat bu 29 senede zaman zaman kendi çevremden 'çok bozdu' muhabbeti dinledim.

Benim

Vurgun parasıyla şov yapan yol arkadaşlarına kızan ve 'insanlar bu kürkü görürse durumu anlar' diyen mafya babası rolünde, Robert De Niro. O zaman sosyal medya yoktu. Kürkü dükkana iade ettirdin mi, vaziyeti idare ederdin. Şimdi olsa, hangi birine bakacak, Robert De Niro? Zor.

Istakoz çok zaman evvel tüm deniz kenarları bunlarla dolu olduğundan ve pişerken kötü bir koku yaydığından, özellikle Amerika'da, en nefret edilen ve en bol bulunan gıdalardan biriymiş.

Bir evin yakınlarında ıstakoz kabukları varsa, o hane pek stabil ekonomik durumda görülmez,

İstanbul'da gördüğüm en yoğun ve uzun mor salkım şelalesi, yılın bu zamanında hukuk büromuzun tüm dış duvarını kaplar. Tüm sokağımız şenlenir.

'Emekli maaşını enflasyona karşı koruyacak artışı yaparsak devlet şu kadar zarar eder' diyerek emekliyi kaderiyle baş başa bırakanlar, Merkez Bankası tarafından yeni açıklanan zararın tamamen kendi basiretsiz iktisat yönetimlerinin sonucu olduğunu da emekliye açıklayacaklar mı?

Japonya'daki yeşil güzel elbette ama, Beşiktaş'ın ağaç bırakılmamış bir sokağındaki hukuk büromda 20 senede yeşertip koruduğumuz bahçem gibisi yok.

Bir yolda radar olduğu ve trafik polisi tarafından hız kontrolü yapıldığı konusunu selektörle birbirine haber veren sürücülerin hukuki durumunu ve hatta bunun sosyolojisini detaylıca değerlendirmeye karar verdim. Aşağıdadır:

Çocukluğumda bol bol gittiğimiz Ankara-Biga-Ankara

Memlekete dönüş, beni yeşil tonları ve bahar dalları odağından Şebnem Bursalı ve Hüseyin Filiz gündemine kaydırdı. Rahat ettim. Fazla huzur bize ters.

Hüseyin Filiz kim? Cidden.

Şebnem Bursalı kim? Cidden.