Söylenmeyeni söylemekten söylenmeyeni işitmek daha büyük cesaret gerekmiyor.

Ne arıyorsak ona döşüyoruz.

Tanrı insanda zuhur eder.

Hakikat esir alınmış insandaki ilahi boyut tutsak.

Skolastikler keskin, hakikati çözmüş, net gerçeği görmüş bir şekilde konuşurlar

Bilgi tevazudur , kişinin bilgisinin sınırlarını kabul etme edeple anlatma olasılıklı anlama eleştiriye açık olmayı gerekli kılar.

Siz yeryüzünün tuzusunuz. Ama tuz tadını yitirirse, ona nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı atılıp insanların çiğneyeceği bir şey olur.” (Matta 5:13)

Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisilerinkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz.”Dağ vaazı

Hakikatin önünde zeka değil niyet duvar örer.

Kalemim çekicim kerpetenle geziyorum.

Vaaz nasihat güzel ama vaiz ve kitle eşit olmadan ne faydası var ne katlanabilir nede inananılır bir süreç

Modern insan her şeyi çok iyi biliyor ölmeyi beceremiyor.

Ölüm olmasa yaşamın kıyısını anlamayacağız.

Cafeye geldim. Benim kıyıdaki tekli masaya iki yaşlı kadın çöreklenmiş. Ortada başka tekli masalar da var. Bir süre onları süzdüm ama bana uymuyor. Orta yerde kabak gibi sergileniyormuşum hissi veriyor. (Eskiden otobüs duraklarında da bu gerginliği yaşar, tüm otobüs camdan bana

Allahım senden başkasına muhtaç etme insanı.

“O mallar, içinizden sadece zenginleriniz arasında dolaşan bir devlet(servet) haline gelmesin” (Haşr, 59:7).

Bu medeniyet-i hazıra, beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekavete atmış, onunu mümevveh [sözde, sahte] saadete çıkarmış, diğer onu da beyne beyne bırakmış. Saadet odur ki, külle, ya eksere saadet ola.

Ölçü arıyorsan kendine bak.

Şehirlerde yaşayan orta sınıf hem ekonomik hem kültür hem moral olarak çöküyor.

“Şerreyn tearuz ettik de ehveni ihtiyar olunur.”