ne zaman adam oluruz?

devleti eleştirmenin değil, devleti soymanın ihanet olduğunu anladığımız zaman.

söylenen kadar, söyleyene de bakılır bazen. ultra lüks arabaya binip 'aza kanaat edin' diyen alimi ciddiye alamam. mcdonalds'da tıkınıp 'amerikan emperyalizmine hayır' diyen solcuya gülüp geçerim. samimiyet önemli.

bazı yaşlı siyasetçilerin 'artık hukuk ve demokrasi nutuklarından ekmek yiyemiyorum, biraz da milli ve manevi söylemlerden ekmek yiyeyim' tavrı ile bazı yaşlı magazincilerin 'artık ahlaksızlıktan ekmek yiyemiyorum, biraz da ahlakçılıktan ekmek yiyeyim' tavrı, iticilikte yarışır.

doğduğum köyde yirmiye yakın 'mehmet' var. köylü bunları mem, memê, memme, memmê, memo, memmo, memedo, memik, memko, memed, memet vs şeklinde yeniden isimlendirerek hepsini birbirinden ayırmış. mesela 'memko' denince herkes kimden bahsedildiğini anlıyor hemen. çok pragmatik.

suskunluğum asaletimden değil, daha iyisini hak etmeyen bir toplum için bedel ödemeyi gereksiz gördüğümden.

günümüz milliyetçi muhafazakarlarının çoğu 600'lü yılların mekke'sinde yaşasa, mekke şehir devletinin bekasını tehdit ediyor diye hz. muhammed'e karşı çıkardı muhtemelen.

davet edildiğim düğünlerde şöyle bir sıkıntı yaşıyorum son zamanlarda: çeyrek altın taksam, dünyanın parası, altından kalkamam. en büyük banknot olarak 200 lira taksam, çerez parası, şık olmaz. 500 liralık banknot sorunu ortadan kaldırır şimdilik. acilen çıkarılsın.

ticaretini avrupa'ya yapıyor. dili, dini, inancı yasaklandığında avrupa insan hakları mahkemesi'ne koşuyor. geçinemediğinde, daha konforlu, daha özgür bir dünya istediğinde avrupa'ya kaçıyor. 'avrupa çöküyor' diye seviniyor. avrupa çökünce başın göğe mi erecek, behey avanak?

yandaş medyanın şu 'avrupa batıyor' kafasını da çözemiyorum. velev ki doğru. ingiltere batıyor. almanya sürüm sürüm sürünüyor. fransa 20 prensliğe bölünüyor. bunun bize faydası ne olacak? hangi derdimizi çözecek? hangi yaralarımızı iyileştirecek? nedir bu aptal yaygaranın sebebi?

'kürtleri çok hırpaladık, seçim yaklaşıyor, biraz gönüllerini alalım' mevsimi başladı.

adamın biri ile yıllardır takipleşirdik. fikirlerimiz farklı olsa da iyi bir hukukumuz vardı. son zamanlarda iktidarı eleştirdiğim için saldırganlaşmaya başladı, ben de engelledim. bugün trt'den yüklü bir maaş aldığı haberini okudum. 'dava'nın ne olduğunu bir kez daha anladım.

saadet partisi ile aynı frekansta değilim. muhalif olduğum birçok politikası var. ama temel başkana apayrı bir sempatim var. büyük bir lider olduğu için değil. doğal, dürüst, samimi, yapıcı ve tevazu sahibi bir siyaset adamı olduğu için. ömrü uzun olsun.

zamları ve pahalılığı o kadar kanıksamışım ki; kim neyi, hangi fiyata alırsa alsın, 'ooo... çok iyi fiyata kapatmışsın' diyorum. hem fiyat, ucuzluk, pahalılık gibi algılarımı yitirdim; hem de bugün alınan her şeyin yarına göre ucuz kalacağını öğrendim. öyle bir teslimiyet işte.

erden timur diye biri var. günlerdir memleketi ayağa kaldırmış. ağlıyor, sızlıyor, haykırıyor, isyan ediyor, feryat ediyor. acaba ne derdi var; büyük bir felaketten mi çıktı, haksız yere müebbet mi yedi, yeri yurdu işgal mi edildi diyorum; takımının penaltısı verilmemiş meğer.

antilopun cinsel organını sansürleyen tek ülkeyiz. dünya bizi kıskanmasın da ne yapsın?