I eat - yerim
I am eating - yiyorum
I ate - yedim
I was eating - yiyordum
I have eaten - yedim
I have been eating - yemekle meşgulüm
I had eaten - yemiştim
I had been eating - yiyordum
I will eat - yiyeceğim
I will be eating - yiyeceğim

a project-proje
the proof-kanıt
a proposal-bir teklif
to propose-teklif etmek
a prospect-bir olasılık
protection-koruma; korunma
a psychologist-psikolog
the psychology-psikoloji
a publication-bir yayın
a pupil-bir öğrenci

to participate - katılmak
particularly - özellikle
to pass - geçmek; sınıfı geçmek; (bir şeyi) uzatmak; onaylamak
a passion - tutku; arzu
a path - yol; patika
the payment - ödeme
peaceful - huzurlu
a percentage - yüzde
perfectly - mükemmel bir şekilde
a performance - performans

onto-üzerine
an opportunity-fırsat
an option-opsiyon; seçenek
ordinary-sıradan
an organisation-organizasyon; teşkilat
organize-düzenlemek; organize etmek
original-esas; özgün
ourselves-kendimiz
outside-dışarıya
an oven-fırın
to own-sahibi olmak
an owner-sahip

which - hangi; -an, -en
white - beyaz
who - kim; -an
why - neden
a wife - karı; eş
will - -ecek; -acak
to win - kazanmak; birinci olmak
a window - pencere
wine - şarap
winter - kış
with me - benimle
without - -siz; -sız; olmadan
a woman - kadın
wonderful - harika; güzel

I eat - yerim
I am eating - yiyorum
I ate - yedim
I was eating - yiyordum
I have eaten - yedim
I have been eating - yemekle meşgulüm
I had eaten - yemiştim
I had been eating - yiyordum
I will eat - yiyeceğim
I will be eating - yiyeceğim

prime-asal
a principle-bir ilke
print-baskı
a priority-öncelik
the privacy-gizlilik; mahremiyet
a procedure-prosedür
a process-süreç
to produce-üretmek
professional-profesyonel
progress-ilerleme; gelişim

the organizer - organizatör
original - esas; özgün
originally - başlangıçta; aslen
ought to ... - yapmalı...
ours - bizimki; bizim
outdoor - açık hava
outdoors - açık havada
to pack - paketlemek
package - paket
painful - ağrılı; acılı; ısdıraplı
pale - soluk
a pan - tava

none-hiç
normal-normal
normally-normalde; genellikle
to notice-fark etmek
a novel-roman
nowhere-hiçbir yerde
a number-sayı; numara
a nut-fındık
an ocean-okyanus
to offer-teklif etmek
an officer-memur; subay
oil-yağ

a way - yol; bakım; yöntem
to wear - giymek
weather - hava
a website - web sayfası
Wednesday - Çarşamba
a week - hafta
a weekend - hafta sonu
welcome! - hoşgeldiniz!
well - iyi; kuyu
we're - biz ...-iz
west - batı
what - ne
when - ne zaman; -dığında; -ken
where? - Nerede?

I speak - konuşurum
I am speaking - konuşuyorum
I spoke - konuştum
I was speaking - konuşuyordum
I have spoken - konuştum
I have been speaking - konuşmaktayım
I had spoken - konuşmuştum
I had been speaking - konuşuyordum
I will speak - konuşacağım
I will be speaking - konuşacağım

power-güç; yetki
to praise-övmek
pregnant-hamile
the preparation-hazırlık
a presence-varlık; mevcudiyet
to preserve-korumak
a price-fiyat

to occur - meydana gelmek; aklına gelmek
odd - tuhaf; tek; ihtimal
an official - bürokrat
old-fashioned - eski moda; modası geçmiş
once - bir kere
an operation - ameliyat
organized - düzenli; örgütlü

national-ulusal
nature-doğa
nearly-neredeyse
necessary-gerekli
a neck-boyun
a need-ihtiyaç; gerek
neither ... nor-ne ... ne ...
nervous-kaygılı; endişeli
a network-ağ
a noise-gürültü; ses
noisy-gürültülü

a village - köy
to visit - ziyaret etmek
a visitor - bir ziyaretçi
to wait - beklemek
a waiter - garson (erkek)
to wake up - uyanmak
to walk - yürümek; -e girmek
a wall - duvar
to want - istemek
to warm - ısıtmak
to wash - yıkamak
to watch - izlemek
water - su

▫️Helicopter Crash - Helikopter Kazası
▫️Accident - Kaza
▫️Emergency Landing - Acil İniş
▫️Rotor Blades - Rotor Kanatları
▫️Pilot Error - Pilot Hatası
▫️Technical Failure - Teknik Arıza
▫️Search and Rescue Operation
▫️Arama Kurtarma ▫️Operasyonu
▫️Injured - Yaralı
▫️Fatalities -

🇬🇧 : Cry
🇹🇷 : Ağla
🗣️: Kray

🇬🇧 : Sad
🇹🇷 : Üzgün
🗣️: Sed

🇬🇧 : Tired
🇹🇷 : Yorgun
🗣️: Tayırd

🇬🇧 : Unhappy
🇹🇷 : Mutsuz
🗣️: Anhepi

I come - gelirim
I am coming - geliyorum
I came - geldim
I was coming - geliyordum
I have come - geldim
I have been coming - gelmekte(y)im
I had come - gelmiştim
I had been coming - geliyordum
I will come - geleceğim
I will be coming - geleceğim

I know - bilirim
I am knowing - biliyorum
I knew - bildim
I was knowing - biliyordum
I have known - bildim
I have been knowing - bilmekte(y)im
I had known - bilmiştim
I had been knowing - biliyordum
I will know - bileceğim
I will be knowing - bileceğim

plus-artı
pointed-sivri; sivri uçlu
the popularity-popülarite; bilinirlik
a pose-bir poz
a position-pozisyon; konum
positive-olumlu; pozitif
to possess-sahip olmak
potential-potansiyel