1920’de işgal İzmir’inde bir festival düzenlense ve dünyanın dört bir yanından insan gelip bu festivale katılsa, ardından Kuvayi Milliyeciler oraya baskın düzenlese atalarımın bu eylemiyle gurur duyardım. Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği eylem için de aynı hisleri besliyorum

Karamürsel’de büyük dedemlerin Rum komşuları varmış. Yunan işgalinden sonra Türklere yapılan katliamlara tecavüzlere iştirak ettikleri için Yunanlar yenilince Karamürsel’i terk etmek zorunda kalmışlar. Keşke gitmeselermiş Milyoner’de telefon jokeri yapardık tüh!

Business vagonda yolculuk ettiğim için tüm yoldaşlardan özür dilerim ama Konya’dan uzaklaşmak da devrimci bir eylemdir bunu da belirtmek isterim

Vallahi hiçbiri korkunç değildi de çağırdığım arkadaşlarımdan hiçbiri nişanıma gel(e)mediğinde yetim gibi kalmıştım o çok korkunçtu. Sonra kafayı kaldırıp bi baktım çocukluk arkadaşım Yiğit geliyor eşiyle birlikte. Kafamın içinde “Geldim işte dostum yüzün gülsün be” çalmıştı

N. Topçu’nun Mübarek Bir Zat diye bir öyküsü var. İslami yazılarından ötürü hapse giren dostunu kurtarmak için kefaret parası arayan bir genci anlatıyor. Mübarek zatın ziyafetine gidip maruzatını anlatınca “O da öyle şeyler yazmasaydı” diyorlar. Bu aralar bu öykü geliyor aklıma

Bu konuda orta yolun bulunması lazım. Tamam çocuklar camiye gelsin, oyun oynasın ama zamanla cami adabını da kavrasın ve cemaate katılsın. Bu iş o zaman anlam kazanıyor. 12-15 yaşında koca çocukların camide oyun oynayıp ses yapması çocukluğa verilecek bir şey değil ki.

Türklerin kırtasiye masrafının yüksek olmasıyla AB’nin Suriyeli çocuklara kırtasiye malzemesi vermesi arasında hiçbir sebep-sonuç ilişkisi yok. Yani siz Türk çocuklar ucuz kırtasiyeye erişsin istemiyorsunuz, Suriyeliler de pahalı kullansın istiyorsunuz. Sizden de bu beklenir

“Bilim elinde orta sahan bekin yokken Osimhen almak değildir. Bilim her sezon en az 20 gol katkısı veren oyuncunu ucuza satmak değildir Bilim çift forvet oynamak da değildir” Galatasaray Üniversitesi Kadro Mühendisliği bölüm birincisinin mezuniyet konuşmasından. Helal olsun 👏🏾

Sürekli alıntı tweet atmanın dönüştürdüğü huysuz, aksi, lanet adam olmamak için bir süre alıntı tweet girmiyorum. Sadece Filistin ve aşk konuşacağım

Doktorlar en üstün meslek grubu olduklarını düşünüyor, askerler herkesin asker gibi olmasını istiyor, mühendis analitik zekasıyla gurur duyuyor, sosyal bilimci dünyayı çözdüğünü sanıyor. Halbuki fark yaratan yalnızca iyi insan olmak. Kalan her şey boş.

İnsanların emeğinin karşılığını alamadığı bir toplumda cezalandırılmayan her illegal/gayrıahlaki kazanç suça teşvik anlamına gelir. Hamal gibi çalışıp ayda bir kere bile evine et girmeyen insanların çocukları emeğe inancını yitirip suça, tokatçılığa ya da kumara düşer.

EURO 2024’e katılan ülkeler arasında futbolcularının kulüplerinde en az süre aldığı takım Türkiye’ydi. Yabancı sınırının esnetilmesi bu sorunu daha da büyüttü, büyütmeye de devam edecek. Kulübünde düzenli forma giymeyen oyunculardan harikalar yaratmasını bekleyemeyiz

Hanımla How I Met Your Mother izlemeye başladık. Şuradan buradan öğrendiğim bir iki bilgiyi satıp cahil görünmemek için Barney Stinson’ı göstererek dedim ki “Bu adam Bernie Sanders’tı değil mi”

Sosyal medya insanlarda politik bilinç illüzyonu yaratıyor. Herhangi bir toplumsal meselede somut adımlar atmadan burada tweet attığımızda siyaseten bir şeyler yapmış hissine kapılıyoruz. Hele bir de tweet yürürse kendimizi kanaat önderi sanıyoruz. Buradan kafayı kaldırmak şart

Sabah sabah trafikten işe gidemiyoruz ya bu kadar okul yeter haydi kapatın şunu artık

Ayşenur’la ilgili gördüğüm her şey korkularımı yüzüme vuruyor. Ben yazmaktan, konuşmaktan, işimi kaybetmekten, sendikalı olmaktan, parti/dernek üyeliğinden bile korkarken bir yaşıtımın orada şehit olması kendimden utandırıyor. O bir ışık yaktı, yolunu tutmak bana görev.

Arkadaşıma Goodbye Lenin filmini anlatırken filmin adını unutmuşumdur:

Günaydın…