Milleti 'oy yoksa hizmet yok' diye tehdit eden iktidar, mafya kulübüne dönmüş küçük ortak, herkese sopa sallayan tarikatlar, taksiciler odası başkanı, çakma astronot, maskota dönmüş şarkıcı eskileri, torbacı susurlukçuları kahraman ilan eden ergen ırkçılar. Büyük kaybettiniz.
Barınma krizi yaşarken uyuşturucu baronları, gökdelenlerden katlar, daireler satın alarak vatandaş oluyor. Son yakalanan Alman baron Eric Schroeder, Türkiye’nin en yüksek binası Sapphire Rezidans’ta iki daire almış. Onun komşusu Avustralyalı Komançero Çetesi’nin lideri.
Bu maçın iptali sizin benim gibi sıradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve sosyal medya sayesinde oldu. Kimse bana kulüp başkanlarını övmesin onlar tıpış tıpış gitti oraya biz gitmeyin derken.
Tarih 10 Kasım 2007. Fotoğraftaki iki kişi, yabancı devlet adamlarının alışıldık Anıtkabir ziyaretini yapmayı reddeden Kral Abdullah'ın ayağına, otele gitmişti. Daha sonra bu Kral ölünce Türkiye Cumhuriyeti AKP marifetiyle milli yas ilan etti... Yani maç çoktan kaybedilmişti!..
'Ya uzatmayın cumhurbaşkanının oğlu neyse ödesin, kaç paraysa kuryenin canının karşılığı' denildi bu ülkede, daha bir ay geçmedi... Ağır geliyor kabul etmek farkındayım amma bu ülkede satılamayacak hiçbir şey kalmadı..
Her şey bir yana, kendi ulusal marşı ve kurucu liderini hem de Cumhuriyet'in 100. yılında pazarlık konusu haline getiren bir ülkeye dönüştük. Bu cüreti onlara sıcak para gerekince Arap prenslerini kırmızı halılarda karşılayan, swap anlaşmaları yapan, 'asla vermem' dedikleri
suudlar geldi senin toprağında gazeteciyi kıyma yaptı, katarlı herife yumruk atanı darağacına çekiyolardı az daha. eskiden öyle ya da böyle bi ağırlığımız vardı, iktidar sayesinde artık tüm dünya bizi turistleri eğlendiren maraş dondurmacısı gibi görüyor.
türkiye, her şeyin ama her şeyin bir fiyatının olduğu, cebinde yeterince parası olanın da istediği her şeyi satın alabildiği devasa bir avm'ye dönüştü.
90’ların başında tıpkı bugün Gazze’ye yaptıkları gibi Bosna’ya ağıt yakıyordu İslamcılar. O günkü Bosna da tıpkı bugünkü Gazze gibi dışarıdan bağlantısı kesilmiş haldeydi, ekmek bile uçaklarla havadan atılabiliyordu ve atılan ekmeklerin de çoğu Sırp birliklerinin eline geçiyordu.